Kitap seçimi

Bildiğiniz gibi son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri de öğrenciye ödev verilmeli mi verilmemeli mi? Herkes kendi açısından durumu değerlendiriyor ve soruya olumlu ya da olumsuz bir cevap veriyor. Tabii ki bu durum eğitimciler, öğrenciler ve veliler tarafından farklı yönleriyle ele alınıyor. Verilen ödevin niteliği, öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyi de performansın kalitesini etkiliyor. Hele performans değerlendirmeye kitap okuma da dâhil edilmişse “kitap seçimi” ayrı bir önem kazanıyor.

Devir hızla değişmekte. “Gelişiyor” demek uygun mudur bilmem. Teknolojinin olumlu tarafları olduğu gibi olumsuz yönleri de var.

Teknolojik gelişme, bireyselleşme; eğitime dolayısıyla Türkçe ve edebiyat derslerine de yansıyor. Turgay Fişekçi 1956 doğumlu. Kitap “okuma”yla tanışması ortaokul yıllarına dayanıyor. Bir bakalım:

“Okulda veya aile çevremde kitap okumayla ilgili bir alışkanlık ya da beni özendirecek hiçbir itici etmenle karşılaşmadım. Yedinci sınıfın yarıyıl tatiline girerken, Türkçe öğretmenimiz bir ödev verdi bize. ‘Tatilinizde Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini okuyacaksınız,’ dedi. Hepimiz okuduk elbette. Böylelikle İnce Memed, benim okuduğum ilk kitap oldu. Belki o yaş için fazla uygun bir kitap değildi; ama öğretmenimiz bunu uygun görmüştü.”
(Turgay Fişekçi, Bir Ustanın Gözünden Edebiyatın Eğitimdeki Yansımaları, Keçi-İnadına Edebiyat, Yaz 2014/1)


Yukarıdaki satırlarda dikkatimi çeken noktalar:

*Çevresinde okuma alışkanlığı kazandıracak bir etmenle karşılaşmamış
*Verilen kitabı tüm öğrenciler okumuş
*7. sınıfa gidiyor ve okuduğu ilk kitap “İnce Memed”

1960 yıllardan günümüze gelelim.

“Çocuğunuz sizi okurken görürse o da kitap okur.” cümlesi ne kadar doğrudur kararı size bırakıyorum. Yukarıdaki örnekte de gördüğümüz üzere okumanın “şart”ı ailede değil. Önemli yer tuttuğu su götürmez bir gerçek; ancak “şart”  olmadığı da belli.
Günümüz gençlerinin eskiye göre bambaşka bir görenekle büyüdüğünü göz önüne alacak olursak özellikle alt gelir grubuna ait bazı aile çocuklarının: “Aman hocam evde kimse okumuyo. Okumak iyi bi şey olsaydı önce onlar okurdu. Zaten okumakla da adam olunmuyo.” sözleriyle karşılaşma ihtimali  de söz konusu.

Öğretmen tarafından önerilen kitabın herkes tarafından okunması da takdire şayan bir durum. Özellikle günümüzde okulda önerilen kitaplar için imdada “Google Amca” yetişiyor. Kitap özetlerinin bulunduğu siteler, e-ödev siteleri sayesinde ödevler hazırlanıyor, kitaplar “okunmuş gibi” yapılıyor. Çünkü artık hemen hiç kimsenin beklemeye, zaman kaybetmeye vakti yok. Bunu önleyebilmek adına öğretmenler de farklı yöntemler geliştirmeye çalışıyor; çünkü kimse okumazsa, okuduğunu, dinlediğini anlamazsa uzun vadede hâl-i pürmelâlimiz ne olur bilinmez.



Öğrenciler onlara önerilen “bir” kitabı okumayı pek de tercih etmiyorlar artık. Önerilen pek çok kitap arasından tercih yapmak onlara biraz daha cazip geliyor. En azından seçtikleri kitabı “okuma” şansları artıyor ve böyle bir durumda performans çalışmasını “kendileri” hazırlamak için daha istekli oluyorlar. Ancak burada da iş öğretmene düşüyor. Öğrencilerin sosyo-ekonomik durumu, kültürel birikimleri, yaş grubu, ilgi alanları gibi pek çok faktör kitap seçimini etkiliyor. Öğretmenin tüm bunları göz önünde bulundurarak bir kitap öneri listesi hazırlaması gerekiyor. “Şunu okuyun, ödevi şöyle yapın” demek artık pek geçerli değil.

Eser seçimiyle ilgili olarak aşağıdaki alıntıyı ve Yekta Kopan’ın iki yazısını sizlerle paylaşmak isterim.

“Notos’un iki defa yaptığı bu değerlendirmede, çok kıymetli yazarlarımızın ve hocalarımızın okuma listesi önerilerinde 100 Temel Eser’in dışına pek çıkmadıkları görülmüştür.”
(Mehmet Aksoy, Eğitimcinin ev ödevi, Keçi-İnadına Edebiyat, Yaz 2014/1)  
Yekta Kopan yazıları:

Artık veli de öğrenci de dünya da değişti. Eğitim sistemi ve çalışanları da bu değişime ayak uydurmaya çalışıyor. Kim bilir belki artık İnce Memed bile eski Memed değildir. Ama yine de umudumuzu kaybetmeyelim. Yaşar Kemal’in de dediği gibi





Yorumlar