Şimdi Kuşa Benzedin

Herkese Merhaba,
Bugün aslında farklı bir başlıkla sizlerle birlikte olmayı planlıyordum; ama işler değişti. Bir iki gün önce sosyal medyada – özellikle twitter'da – tartışılan konuyu görünce ben de konu hakkındaki fikirlerimi dile getirmek istedim.


Nasreddin Hoca’nın bir fıkrası (!) üzerine yapılan bir değerlendirmeydi. Şöyle ki:

Muhtemelen bir ilkokul kitabından bir fotoğraf paylaşılmış ve bunun üzerine yorumlar yapılmış. Fotoğrafta aşağıdaki fıkra yer almakta:


Yorum yapan kişiler çocuk kitaplarında yer alan bu tür metinlerin çocukların psikolojisini bozacağından söz etmiş. Bu tip metinleri okuyan çocukların ileride hayvanlara kötü davranacağı hakkında birtakım sözler sarf edilmiş. Tabii ki twitlerin bir kısmı “yayınevini kapatalım”, “bu metinleri yasaklayalım” tarzında. Bunun “Nasreddin Hoca” fıkrası olarak pek çok kitapta yer aldığından çoğu kişinin haberi yok anlaşılan. Muhtemelen Hoca’mızın meşhur fıkralarının yanında bu, epey arkada kalmış; bu sebeple de çoğu kişi tarafından bilinmiyor.

Yıllardır çeşitli yaş gruplarıyla çalışan ve onların velileriyle görüşmeler yapan biri olarak ben de fikirlerimi paylaşmak istiyorum.

1.Kitapta metinle ilgili yer alan resim açıkçası benim de pek hoşuma gitmedi. Bu sebeple buraya almadım. Özellikle küçük yaştaki çocukların görsellere meraklı olduğunu düşünürsek leyleğin kesilmiş bacakları ve gagası hoş olmamış. Nasreddin Hoca ve yanında bir leylek anlatıma yeterli olurdu kanısındayım.

2.Yapılan yorumlarda bir öğrencimiz kitabın kendisine 1. sınıfta hediye edildiğinden; kendisinin bu fıkrayı saçma bulduğundan söz ediyor. Okuduğu bu fıkranın zihin dünyasına bir zararı olmadığını eklemeyi de ihmal etmemiş.

Her yaş grubunun ve her insanın algısı farklıdır. Bu algıda aile, karakter yapısı, yetişme tarzı, arkadaş çevresi, kültürel öğeler hatta beslenmeye kadar pek çok faktör önem taşır. Örneğin sevgi dolu bir ailede, şiddetten uzak büyüyen bir çocuk için bu fıkra ilk başta anlamsız gelebilir, kitaptaki resim için de “Beğenmedim” der geçer. Sırf okuduğu parçadan etkilenip gidip ben de böyle yapayım, demez. Ama çocuk şiddete eğilimliyse ve çevresindekiler de şiddet taraftarıysa zaten o, bu parçayı okumadan da hayvanlara zarar verebilir.

Şu noktaya dikkat çekmek isterim: Okuduğu metinler, parçalar çocuğun dünya görüşünün şekillenmesinde tabii ki önemlidir; ama okuduğu metinden algıladığı şeyler, ya da ona metinle ilgili yapılan açıklamalar daha da önemlidir.

3.Bazen internet ortamında ben de çeşitli metinlere denk geliyorum. Bunların okul kitaplarında ya da öğrencilere okumaları için dağıtılan tavsiye kitaplarda yer aldığına değiniliyor. Bunların bir kısmı üzülerek belirtmeliyim ki öğrencinin kafasını bulandıracak cinsten olabiliyor. Bu tür paylaşımların doğruluğunu araştırmak, gerekirse ilgili mercileri haberdar etmek, belki sosyal medya üzerinden duyurmak gerekir. (Sosyal medyada “duyurmak”, yargısız infaza yol açmak değil.)

4.Nasreddin Hoca toplumumuzda sevilen bir figürdür. Hazırcevap, nüktedan kişileri temsil eder. Bu fıkra ona ait midir, bilmiyorum. Ama pek çok Nasreddin Hoca kitabında bu fıkraya rastladığımı söyleyebilirim.


5.Nasreddin Hoca fıkraları sadece güldürmeyi değil düşündürmeyi de amaçlar. Günümüzün değişen şartları, deyim ve sözcüklerin anlamlarının pek bilinmemesi ya da bunların eskisi kadar özenli kullanılmaması ne yazık ki zaman zaman karışıklıklara yol açabiliyor.


Günümüzde insanların birbirleriyle ilgili algı ve anlayışının değişmesi de metin yorumlamada güçlüklerle karşılaşmamıza sebep oluyor. Özgürlükle ukalalık, samimiyetle laubalilik, kurnazlıkla yalancılık karıştırılan kavramlardan bazıları. Kahramanların karıştığı olaylar ya da sahip oldukları karakter özellikleri günümüzün anlayışına göre farklı ifadelerle değerlendirilebiliyor. Sözcüklerin anlamı ya da anlatılmak isteneni açıklama konusunda zaman zaman güçlük çekebiliyoruz. Hızlı yaşam, sosyal medyanın çok anlamlılığa yer vermeyen kısa anlatım tarzı gibi pek çok sebep günümüz edebiyat anlayışını da etkilemekte. Öğrencilerin en sevdiği dersler arasında Türkçe eskiden üst sıralarda yer alırken şimdi 9. sınıfa başlayan öğrencilerime sorduğumda “İlkokul ya da ortaokulda sevdiğiniz dersler hangileriydi?” diye genellikle “Matematik” cevabını alıyorum. Kabul etsek de etmesek de sosyal medya sözcük dağarcığımızı, anlama yetimizi azaltmaya ya da farklılaştırmaya başladı bile. Bununla ilgili olarak şu yazı belki ilginizi çekebilir: Dijital çağın çocukluğa etkileri


6.Yazımı daha fazla uzatmak istemediğim için son bir maddeyle konuyu tamamlamak istiyorum. Bu metin nasıl ele alınabilir diyorsanız şöyle bir bakalım.

Örneğin leylekle serçenin görünümünden yaralanarak fıkrayı açıklayabiliriz. Kitapta aşağıdaki fotoğrafın olduğunu ya da sınıfta metni işliyorsak bu fotoğrafı sınıfa gösterdiğimizi düşünelim.

Fotoğraftan yola çıkarak öğrencilere kuşların özellikleri sorulabilir. Gagası var, iki ayağı, kanatları var. Nasreddin Hoca ne yapıyor? Temsili olarak leyleğin gagasını ve ayaklarını kesiyor. Bu davranış gerçekten yapılmış olabilir mi yoksa burada bize başka bir şey mi anlatılmak isteniyor? Baktığımızda leyleğin diğer kuşlardan farkı ne? Gagası ve ayakları biraz daha uzun. Hoca bunları kesiyor ve ardından “Hah şimdi kuşa benzedin” diyor. Belki buradan topluma ve insanlara geçiş yapabiliriz. Toplumda da her çeşit insan mevcut. Dilleri, dinleri, ırkları, renkleri, kültürleri, anlayışları, davranışları, fikirleri, söylemleri farklı pek çok insan var dünyamızda. Bunlardan görüşümüze uymayanları “insana benzetme”ye, daha doğrusu kafamızdaki “insan” profiline benzetmeye çalışmak ne kadar doğru? Bunun hakkında öğrencilere düşünceleri sorulabilir.

Edebiyat metninin işlevlerinden biri de “insanı insana tanıtmak” değil mi?
Leylek, serçe bahane.
"Şimdi insana benzedin" sözü size de bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu?

Yorumlar