Tasavvuf terimleri hakkında bilgi


"edebiyat pınarım"da edebiyatla ilgili farklı konulara değineceğimden daha önce söz etmiştim. Ramazan ayının da gelmesiyle birlikte konuyu tek başlığa bağladım galiba: "tasavvuf"
Eğer tasavvuf hakkında çalışma yapıyor, şiirler yorumlamaya çalışıyorsak tasavvuf terimleri hakkında bilgi sahibi olmak durumundayız.
Ancak ne yazık ki pek çok kişi şiir incelemesi yaparken terimlerin tasavvufi anlamını değil sözlük anlamını öne çıkarmakta. Böyle olunca da şiirin anlamı başka mecralara kayabiliyor. Bu açıklamalara takılan kişiler de "tasavvuf"u dinle ilgisi olmayan, özellikle Hint felsefesi kaynaklı bir akım olarak algılayabiliyor. Oysa bir önceki yazımda, "Tasavvufun başlıca terimleri"nde, görüleceği üzere çoğu sözcüğün sözlük anlamı ve tasavvufi anlamı farklı.


“Ünlü mutasavvıf Kuşeyri, Risâle ismiyle tanınan eserinde; herhangi bir ilim dalına, mesleğe ve san’ata mensûb olan kişilerin, çalışma alanlarıyla ilgili hususları birbirine anlatmak için kendilerine özgü birtakım terimler kullandıklarını, bu cümleden olmak üzere sûfilerin de tasavvufi bilgileri ve halleri yekdiğerine aktarmak için aralarında müşterek bir dil kullandıklarını, kendilerine özgü bilgi ve hallerin yabancılar tarafından öğrenilmesini kıskandıklarından, bu hususları onlardan saklamak maksadıyla anlamları açık olmayan birtakım terimler kullandıklarını, ifade eder.
Ancak tasavvufi gerçekler; çalışılarak ve düşünülerek ortaya konan hususlar olmayıp, yüce Allah’ın sûfilerin kalblerine tevdi ettiği manalardan ve ruhlarına emanet ettiği sırlardan ibâret olduğundan, bu hususları ifade için kullanılan terimler, diğer ilimlerde ve mesleklerde kullanılan terimlerden bir hayli farklıdır. Bu terimleri öğrenmek bir bakıma, tasavvufu öğrenmek anlamına gelir. Bu terimlerin öğrenilmesi belki tasavvufi hallerin, hakikatlerin tam olarak anlaşılmasını temin etmeyebilir, ama en azından bu hususu kısmen sağlar ve geniş ölçüde de anlaşılmasını kolaylaştırabilir.”

Nasıl ki Nasreddin Hoca damdan düştüğünde doktor yerine "damdan düşen biri"ni istemiş, "damdan düşen halden bilir" demiş. Tasavvuf da bir bakıma böyle. Bizim gönül ehli insanların halini anlamamız, o halle hâllenmemiz pek de mümkün değil tabii ki. Ama kültürümüzde ve edebiyatımızda yeri olan "tasavvuf"u en azından doğru anlamaya çalışmalıyız diye düşünüyorum. Neden mi?

“Genel olarak toplum, özel olarak dinî hayat bakımından çok önem taşıyan tasavvuf; başta edebiyat, şiir, mûsikî ve ahlâk olmak üzere milli değerlerle de yakından bağlantılıdır.”

Yukarıda bağlantısını verdiğim yazımda derslerde kullandığımız terimlere yer vermiştim. Bundan sonraki birkaç yazımda da şarkılarda, şiirlerde, günlük hayatımızda duyduğumuz bazı sözcüklerin tasavvufi anlamlarına yer vermeyi düşünüyorum. Dilimizi, kültürümüzü korumak ve geliştirmek bizim elimizde. Bütün bu zenginlikleri elimizin tersiyle bir kenara itmek pek hoş olmasa gerek.

“Son zamanlarda üzülerek müşâhade ediyoruz ki, terceme ve sadeleştirme şekliyle yayınlanan bazı tasavvufi kaynak eserler; maalesef bu terimlerin murâd edilen gerçek anlamlarının bilinmemesinden dolayı, hiç alâkası olmayan sözcüklerle doldurularak neşredilmiştir. Ne var ki bu yanlışlıklar sadece kitapların satırlarında kalmayıp, hem eser sahiblerini manen ta’ciz etmekte, hem de bilgisizce beyan ve yorumlara, zan ve bühtanlara yol açmaktadır. Aynı şekilde Divan ve Mûsiki Edebiyatının içinde yer alan bazı şiir ve güftelerin yazılı, sözlü ve görüntülü yayınlarda öylesine eksik ve yanlışlarla dolu açıklamaları yapılmaktadır ki; bu durum tasavvufa gönül verenleri, gerçek âşıkları ve ilim erbabını ziyâdesiyle üzmektedir.”

Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Dr. Süleyman ULUDAĞ, Marifet Yayınları, İstanbul 1991

Yorumlar